Gece yarısı facebook taraması sırasında arkadaşım bile olmayan birinin sayfasında bir pastacı reklamı görmemle, gördüğüm pastalara aşermem bir oldu. Sabah çocukları giydirirken bile aklımda o pastalar vardı; mutlaka yenilesi şeyler, hem de bugün.. 'Okuldan sonra gidelim mutlaka!' dediğimde Can'a, onların 'Gizli Ajanlar Klübü'nden biri gibi hissettim; sandığım kadar yaşlı ve sıkıcı biri değildim henüz..
Okuldan çocukları aldığımda ikinci soru 'Pastacıya gidiyor muyuz?', birinci soru 'Sucuklu tost alabilir miyim?' in ardınan teselli ikramiyesi beklentisiyle geldi; sucuklu tost pastadan daha zararlı bir şey, güya, öyle olduğuna inandırdım; aşeren her kadın yalana dolanabilir. Eve kadar yürüdük, pastayı konuşarak, onu mu yesek bunu mu diye sırt çantalarının ağırlığını bile unutarak.. Arabayı aldık, gps'i kurduk, 18 dakika yolumuz olduğunu gizli ajan Can beyan etti; yolculuk başladı.
Pastacının önünde yer olmadığından epey alakasız bir sokağa parkedip yürüdük, ve sonunda heyecanla kapısından içeri daldık. Can önüne ilk çıkan önlüklü bayana 'Annem sizin pastanızı gece rüyasında gördü!' diye bağırdı. Ben de gülerek bu intro'yu biraz allaya pullaya açtım.. Ama ne görelim.. Pastacının suratında ne bir gülücük ne espri anlayışına dair bir altyazı.. Gayet vergi dairesinde mesai bitimine geri sayan memur stayla: 'Biz atölyeyiz, siparişle çalışıyoruz' .Hmm.. Adile Naşit olacaktı şimdi böyle o önlük içinde, kuzu gibi bi kahkaha patlatacaktı.. Can'ın başını saçını karıştırıp yanağını mıncırarak ona bir kurabiye ikram edecekti.. Bırak kurabiyeyi anacım, bu aşçı bayan bizi eli boş gönderdiği gibi, siparişin en erken 3 günde yapıldığını, pastayı eve gönderemiyeceklerini, pazar ve pazartesileri çalışmadıklarını, elinde broşür-örnek olmadığını, istiyorsam kendim araştırıp istediğim modeli bimnemkim hanıma email atmam gerektiğini söyledi.. Bi kamera olsa da bizim yüzümüzün sıcakta uzayan jelibonlar gibi nasıl düştüğünü çekiverseydi.
Hayatın sıradan heyecan-hüsran parkurlarından birini geçtik. Pasta aşerme hallerini bitişikteki mantıcıdan aldığımız bezelerle hallettik, eve döndük. Yazının sonu ancak benim kuzulara bir temennim ile anlam bulur, başka bir yere gitmez; Tutkunu, heyecanını, çocukluğunu kaybetme bu hayatta be Ayşe'm, Can'ım... Büyükler bazen, çoğu zaman, fena sıkıcılar..
19 Ekim 2017 Perşembe
7 Ağustos 2017 Pazartesi
Kafa Samanyolu
Kafa Samanyolu. Içindeyken her şey kocaman ve çok mühim; dışındayken, çer çöp, toz, tütün... Gönül kafesi derin nefes alınca genleşmiyor be abisi. Ayrıca domatesler ve mısırlar perişan, öldürdüğüm çekirgenin acısı var sanki fesleğende de, yiyemiyorum. Kilo verdim o yüzden-ah buna sevinsem alınır mısın--
Bıraksan yazarlığa geri dönerim temelli; butün gün samanyolunda uçar dururum çer çöp toz tütün misali..Zaten müzikten de bi cacık olmaz, bahçıvanlığım da anca üç tık alır, gökten düşen elmanın üçüncüsü bile ısırılmış çıkar şansıma. -ben de ordan oraya hopluyorum bak- beraber hoplayalim mı seninle- Ama bırakmazlar, sahibim var; çocuklarım..
Ne diyecektim bilmiyorum. Iki ciğerimden biri katran kara, seni kararttığım için; öbür kelebek pırpırlısını sana vermek istiyorum. Lütfen al; bende kalan neşeli, çapraşık yanın da bende kalsın; böylece Ölüm gibi bişey olsun, ama ama ama, kimse ölmesin.
Dolunağla
"Muhteşem bir dolunay var... Gümüşlük altın gibi parlıyor.. Cırcır böceklerini, araya şehrin uğultusu karışmadan dinlediğim son gece..'Dönüşümüz muhteşem olacak' diye bir his var içimde; ve ona tutunduğum içindir ki ağlamaklı değilim." 2013
Muhteşemi bırak, dönme ihtimali bile kalmadı. Içindeki hislere söyle, içinde kalsın çok bilmişler; ve doya doya ağla ayrılıklarda. Sonra da herkesin baka baka cekirdek citlattigi o beyaz yuvarlak exit'ten fırla çık.. çıkabilirsen kerevetine
Muhteşemi bırak, dönme ihtimali bile kalmadı. Içindeki hislere söyle, içinde kalsın çok bilmişler; ve doya doya ağla ayrılıklarda. Sonra da herkesin baka baka cekirdek citlattigi o beyaz yuvarlak exit'ten fırla çık.. çıkabilirsen kerevetine
5 Kasım 2013 Salı
Gümüşlük'te İki Gün
Bulutların üstü o kadar düz ki, Grönland'ın buzdan sonsuzluğunu geçiyor gibiyim.Yaşamak istediğim yerden yaşadığım yere 'düşüşü' ancak böyle ulu bir boşluk yumuşatabilirdi zaten.
İçecek servisindeki hostesin yüzüme baka baka beni pas geçmesi de gösteriyor ki aslında bu uçakta ben yokum, sadece bavulum var; bense yeşille mavinin ortasında, begonvilli kapıların arkasında kalmışım...
Bir yerde yaşamak istemek 'hayal' mi? Gözümde büyüttüğüm, denemeye korktuğum, ödümü patlatan o şey neyse, benim 'hayal' ürünüm olmasın? Beton ve plastiğin, tüm sıkışıklığı ve boğulmuşluğu ile gri bir enerjinin içinde debeleniyorsam, kontrolsüz gücümden korkuyor, asabi hallerden çıkamıyorsam, ve de çocuklarım bu enerjiyi paratonel gibi çekerek büyüyorsa, başka bir yerde yaşamak ancak 'hedef' olabilir, 'hayal' değil.



İçecek servisindeki hostesin yüzüme baka baka beni pas geçmesi de gösteriyor ki aslında bu uçakta ben yokum, sadece bavulum var; bense yeşille mavinin ortasında, begonvilli kapıların arkasında kalmışım...
Bir yerde yaşamak istemek 'hayal' mi? Gözümde büyüttüğüm, denemeye korktuğum, ödümü patlatan o şey neyse, benim 'hayal' ürünüm olmasın? Beton ve plastiğin, tüm sıkışıklığı ve boğulmuşluğu ile gri bir enerjinin içinde debeleniyorsam, kontrolsüz gücümden korkuyor, asabi hallerden çıkamıyorsam, ve de çocuklarım bu enerjiyi paratonel gibi çekerek büyüyorsa, başka bir yerde yaşamak ancak 'hedef' olabilir, 'hayal' değil.

10 Kasım 2012 Cumartesi
Küçücük Ama Muhteşem Bir Kadın
Yirmi
dakikalık bir yürüyüşten sonra çalıştığı şirketin bulunduğu sokağa varmış,
köşeyi dönüyordu. Dev bir fıstık çamının
himayesi altındaki bu köşeden kaç sonbahar sabahı dönmüş olduğunu düşünüp melankoliye
dalmak üzereydi ki, bir kadın, ve yanaklarını avuçları içine almış ona bir
şeyler fısıldayan bir adamın aşk kokulu kadrajı içinde buldu kendini. Havadaki
büyüyü bozmadan kadrajdan çıkmak için hemen başını eğdi ve yanlarından uzaklaştı.
Ne var ki kulakları istemeden adamın söylediği bir cümleyi kapıvermişti: ‘Sen küçücük ama muhteşem bir kadınsın!’.
İşine
varmasına birkaç apartman kalmıştı. Hafif gülümsedi; yüz hatları yumuşacık oluverdi.
Adamın ses tonu ve cümleyi tonlayışı çok hoşuna gitmişti; öyle ki sadece
dağınık topuzunu ayrımsadığı kadına dönüp bir daha bakma isteği duydu. Usta bir
dedektif hamlesiyle başını çevirip süzdü onu. Hiç de muhteşem görünmüyordu. Bir
vücut mu bekliyordu deniz kızı gibi; ya da bir eda, bir bakış, bir gülüş ki o
muhteşemliği tescillesin... Eskimiş bol bir kot ve uzun örgü hırka içinde,
öylesine bir kadın değildi görmek istediği; o kesin.
Binanın
giriş merdivenlerini çıkıp şirketin ziline bastı. ‘Küçücük ve muhteşem kadın’ ne
yapıyordu acaba? Onun gibi haftanın 6, bazen de 7 günü mesai saatleri yetmediği
için eve iş getiriyor, gecenin limitlerine kadar laptop’un ekranına gözlerini
kurban ediyor muydu? Basit bir fikrin kreatif ekibe sunumu için bile aşırı özen
gösterip kendine ait vakitleri çalıyor muydu? Daracık zamanlara inanılmaz
projeler sığdırıyor muydu? Joker gibi herkesin her eksiğini tamamlıyor,
tıkanmış hayal güçlerini sihirli dokunuşlarla açıyor muydu? Kendini aptal gibi
hissettiren bir bulut çöreklendi kafasının üstüne. İşini çok sevmesine rağmen, işi
onu sevmiyordu sanki; beşik kertmesiyle bağlanmışlar gibi yıllarca başka bir tarafa da bakmamıştı. Canı iyice sıkıldı, yüzü düştü. Kalabalık bir
şirketin orta yerinde, birilerine bir şey ifade ettiğini, değerli ve vazgeçilmez
olduğunu hissetmeye ihtiyacı olan kırgın bir ruhtu. Kazandığı parayla ayın
ucuna zor varıyordu ama sorun bu değildi. ‘Küçücük
ama muhteşem bir kadınsın!’ diye bir şey duymak için maaş bile almadan
çalışabilirdi.

Evine girdi,
çantasını yere bıraktı. Derisi gibi sıyrılıp koridora yığılan ceketini
asmayı bile istemeyecek kadar meşguldü zihni. Neden Efe’nin bütün o anlaşılmaz,
mesafeli, ruh anarşisti hallerine katlanıyordu ki? Efe’ye aşık mıydı gerçekten?
Sohbetlerin, beraber geçen saatlerin, hatta sevişmelerin bile kimyası Efe’nin moduna
göre değişkendi. O, bazen vücudundaki bir hücre kadar kendine yakın, bazen de
kendi hücresinde yaşayan bir mahkum kadar uzak hissettirirdi kendini Elif’e. Onun
binbir kaygı, ego, ve prensipten ötürü asla telaffuz edemeyeceği ‘Muhteşem kadın’ı olmak, ancak duşta yarattığı
kurgularda mümkündü. Koridorun sonuna kadar kıyafetlerini söktü aldı, duşa
girdi.
Su ılık ılık
aktı, sardı, sevdi bedenini; yüzünü öptü, saçlarını okşadı. ‘Küçücük
ve muhteşem bir kadın’ gibi davrandı ona. Kalbinin her boşluğunu doldurdu,
zihninin her lafını kesti. Psikoloğundan daha iyi geldi
düğümlerine. Çözüldükçe ağladı, ağladıkça çözüldü. Darmadağın bir ailenin tek kızı olarak nasıl hayatta
kaldığını, dolap kapağına çizdiği yıldızları düşündü. Yalnız doğmuştu,
rehbersiz büyümüştü, ama haritasındaki pek çok yıldıza ulaşma gücünü kendinde
bulmuştu. ‘Muhteşem kadın’ın ta kendisi olduğu hissine kapıldı birden. Suyu
kapadı. Bu hisse sıcak bir havlu gibi sarıldı ve öylece kaldı birkaç dakika.
Banyodan çıkıp odasına doğru giderken, yüzündeki pırıltıyla muhteşem gözüküyor
ve öyle hissediyordu.

Kalemin
dansı bitince defteri kapadı. Sigaranın birini söndürüp birini yakan tiryakiler
gibi, telefona uzandı hemen. Numarayı çevirdi. ‘Konuşmamız lazım’ diyen
heyecansız ve tereddütsüz ses kendine aitti; duymak hoşuna gitti. Bornozunun
yumuşak kuşağıyla bir kedinin kuyruğu gibi oynadı bir kaç dakika; sonra gözü
sabah işe giderken giymekten vazgeçip ters yüz ettiği elbisesine takıldı. Vücut
hatlarına aksan verdiği için bir türlü giyemediği, ama gardrobunda durmasından
haz duyduğu elbiseyi eline aldı. Bu arada Efe’nin soruları, kesik kesik
cümleleri kulağına ulaşmaya çalışıyor ama bir anlam kazanamadan geri düşüyordu.
Elif birkaç dakika daha buna müsade etti, sonra vakti gelince yere düşen sarı
bir yaprak gibi konuşmayı bitirdi.
Elbiseyi giydi.
Saçlarını farklı tarafa toplayıp teninin en sevdiği kokuyu sıktı. Defterini
açıp, unutmaktan korkar gibi hızlıca ‘Küçücük ama Muhteşem bir Kadın’ yazdı. Yerden ceketini kaldırıp üstüne geçirdi; sanki deri değiştirmişti, sanki
yeni bir hayatla buluşmaya çıkıyordu; heyecanı acelesine karıştı, kalbinin
basları coştu. Çocukluğundan beri yazmak istediği romana başlamıştı. Sokağının
başında yeni açılan Cafe’ye yürürken, en sevdiği mor köşesinde kimse olmadığını
ümid etti.
Resimler: Klimt, Özlem Ölçer
21 Ekim 2012 Pazar
Bağışıklık Sistemine 'Soğuk' Bir Yaklaşım -1-
Sonbaharın
son pastırma güneşi de bulutların sofrasında eriyip gitti. İçimde bir sevinç
lodosu, dışarı fırlattı beni; rüzgara açmalıyım yakamı, yağmura eğmeliyim
yüzümü, çimlerin omuzunda taşınan kıtır yaprakları, göğün kasvet çalışmalarını,
betondan ahşaba taşınan hayvanları; hepsinin önizlemesini
yapmalıyım kış gelmeden. Artık iki küçük can yoldaşım var; heyecan duyduğum
şeyleri onlarla paylaşmak yeni yaşama sevinçlerimden; sanki sanal olarak
ömrüm uzuyor tepkilerini izlerken. İşte rüzgar evin içinde kapılar
çarpmaya başladığında ikizlerime ön sıradan dalgaları izletmek için kalbim
çarptı. Can uyumuyordu, ilk onu kaptım kaçtım sahile.
Kaynaklar:
Tam istediğim, hayal ettiğim şeyler
oluyordu; Can'ın tenten perçemi rüzgarın son baharıyla havalanıyor, deniz
kokusu emrivakiyle burnuna doluyor, tüm duyuları 'yeni bir şeyler' diye
adlandırdığı ipuçlarını topluyordu.. Derken bir amca uzaktan hararetle kendi
başını tutarak: 'Üşür, üşür, şapka tak!' diye bağırdı. Gülümsedim. Derken bir
teyze oturduğu banktan: 'Önünü ört, hasta olacak!' dedi. 'Olmaz!' dedim. Sonra
bir başkasıyla 'Denizden doğru esiyor baya', ‘Bir şey olmaz eşofmanı var’ diye
chat’leştik. Sonbaharı karşılama yürüyüşümüz boyunca çiseleyen bu müdaheleler
yine beni gazoz gibi çalkaladı.
Neden hep çalkalandığımı
anlamıyorum; sonuçta bu toplumda arkadaşının annesi, bindiğin taksinin şoförü, girdiğin
dükkandaki tezgahtar bile senin hayatına çat diye sarı kart gösterme hakkına
sahiptir, buna alışığızdır. Ama ‘anne’ olunca tahammül çıtan rekor alçaklığa
iniyormuş. Ben ikizlerimin dayanıklı olmasını istiyorum, biraz rüzgar yiyip
soğuk su içtiklerinde, içlerine fanila giymediklerinde benim gibi hastalıkla
boğuşmalarını istemiyorum. O yüzden doğduklarından beri-ki Aralık doğumlular- hafif
giydiriyorum, fazla örtmüyorum, gereksiz çoraptan kaçınıyorum, soğuk denize
ayaklarını sokuyorum, ve buna sistematik bir özen gösterdiğim için de
‘üşüyecek!’ ‘hasta olacak!’ ‘nazar değecek!’ gibi her köşeden fırlayan
kehanetler beni bezdiriyor. Üstelik defans oyuncusu olmaktan da çıktım,
‘Bağışıklık Sistemi’nin bir misyoneri gibi, sıcak havada sarıp sarmalanmış bebekleri
gördüğümde annelerine dil döküyorum. Ben de bezdiriyorum!
Sistem
herkesin dilinde aslında; onu ayakta tutmak için gerekli gıdalar, vitaminler bir
google’lamayla çıkıyor. Ama benim merak konum, sistemin kuzey yıldızlarından
Rusya, Hollanda ve İskandinavya’nın çocuklarına uyguladıkları ‘üşümez’lik
politikası. Bu merağı fişekleyen üç şey oldu hayatımda; kar tutunca çocuklar
gibi sevinip, bahçeye inen ve çıplak ayak yürüyen Ukraynalı bir adamla
evlenmem; Şubat akşamında banyo yaptıktan sonra yatıp, sabah okula nemli saçla
giden ve zatüre olmayan (!) Hollandalı kuzenlerimi görmem; ve ‘uyku odası’nda
değil de okulun bahçesinde uyuyan İsveç’li anaokulu öğrencilerini duymam.
‘Bağışıklık
sistemini güçlendirmek için’ karda çıplak ayak yürüyen Yuri’yle evlendiğim sene
onun bu sevdasını bir kaçıklık, çocuksuluk, hastalığı davet eden bir
gereksizlik olarak görürdüm. O ayakkabılarını çıkarıp bahçeye indiği zaman
‘soran olursa, seni tanımıyorum!’ derdim. Ankara’nın 80’lerindeki karlı
bahçemize daima iki yün çorap üstüne kar çizmesi, kar tulumu, eldiven ve
başlıklarla bir astronot gibi sağlam ayak basmış bir çocuk olarak, ayağımın
çıplağını kara temas ettirmem mümkün değildi! Ama bir iki yıl sonra Yuri’ye bu
‘geyikte’ eşlik etmeye karar verdim. Hep sandığım şok edici soğuk hissinden
ziyade ‘sıcak’ bile denebilecek bir yanmaydı duyduğum. Zaten topu topu bir kaç dakika yürünüyordu ve
üşümeye fırsat vermeden çoraplar çekiliyordu. Yuri derdi ki ‘Amaç üşümek değil,
kan dolaşımını hızlandırmak’.
Yuri
kan dolaşımını, sıcak banyodan çıkmadan önce tam dümen soğuğu açarak da
hızlandırmayı seviyordu. Duştan gelen şok seslerini duyunca ‘Bir insan vücuduna
niye bu işkenceyi yapar, hele şu soğukta’
diyerek meraksız yaşlı bir kedi gibi kıvrılıp geçerdim banyonun önünden.
Yıllar içinde ‘soğuk’ merakım daha
da arttı. Hollanda ve Almanya’da pek çok yerli arkadaşımın evinde kaldım. Bütün
evler soğuktu. Öyle ki dışarıdan içeri girdiğimde pek bir hava değişikliği
olmuyor, bende palto çıkartma hissi uyandırmıyordu. Genelde işe giderken
kaloriferleri kapıyor, gelince açıyor, gece yatarken yine kapıyorlardı.. Bunların
hepsi çoluk çocuklu evlerdi ve çocuklar dahil kimse benim gibi pantolonun içine
kilotlu çorap giymiyordu. Çocuklar yağmurdu çamurdu, dondu buzdu demeden hep
bahçede ve açık sahalarda top oynuyor, geziye de gidiyor, bisiklete de biniyordu.
Evlerinde kaldığım Holanda’lılar bize Ocak ayında kalmaya gelince fenalık
geçirdi diyebilirim; pencere kapı açık
yattılar, yine de rahat uyuyamadılar. Çocuklarını da muz gibi soydukça
soydular.
Bir
yuva açma projesi için kuzey ülkelerini daha kapsamlı araştırmaya başladığımda
öğrendiğim şeyler o kadar ilginç ve yeni gelmişti ki, o zamanlar öğretmen
olarak epey etkilenmiştim. Şimdi bir anne olarak bu etki devam ediyor; soğuğa
gayet sıcak bakıyorum artık!
‘‘Soğuk’,
kuzey ülkelerinin göbek adı, çocuklar mecburen soğukta büyüyecek’ diye düşünebilirsiniz.
Aslında öyle değil; bağışıklık sistemini güçlendirdiğine inandıkları için, pek
çok uygulamayı özellikle yapıyorlar. Örneğin İsveç’te çoğu anaokulunda yataklar
verandada ve çocuklar uyku saatlerinde sıkıca giyinip dışarıda uyuyorlar. Hava
nasıl olursa olsun, her gün mutlaka göl kıyısına, ormanlık bir alana, parka
gidiyorlar. Öğretmenler: ‘Dışarı çıkmaları
çok önemli,’ diyor, ‘hava almaları,
koşmaları, zıplamaları lazım’. Yağmurun en cılızında bile bizim yuva
çocuklarının kapalı oyun odalarında kaldığı aklıma geldikçe çok üzülüyorum.
İzlanda’da
yıllardır süregelen bir gelenek, bebekleri pusetleriyle evin önünde ya da
bahçesinde uyutmak. İzlanda’lı anneler açık havada ve soğukta bebeklerin daha iyi
uyuyacaklarını ve sağlıklı olacaklarını düşünüyorlar. Tabi fiyatları 1000
doların üstünde olan dev pusetler içinde koza gibi sarılmış bebekler soğuktan
gayet iyi korunuyor. Evin bahçesini bırakın, cafe’lerin, dükkanların önlerinde
bile park etmiş pusetler görüyorsunuz. Bizim insanımıza ‘yok artık daha neler’
dedirtecek bu şok edici tablo Danimarka’da da var. Başkent Kopenhag’ın
kaldırımlarında hiç kilitlenmemiş, içinde uyuyan bebekler olan düzinelerce
puset görmek mümkün. Bü ülkelerde hiç çocuk kaçırma olayı görülmemesi de
parantez içinde akıl almaz bir şey.
Norveç’te açık hava anaokulları var. Günün
çoğunu nehir kenarında, ağaçlarda, kayalıklarda, bozkırda geçirdikleri bu anaokulunda
çocuklar çok mutlu. Saat başı aktiviteden
aktiviteye koşturulan şehir sisteminin aksine burada hayatı doğal bir akışla
öğreniyorlar. ‘Kötü hava yoktur, kötü
giyinmek vardır’, soğuk kuzey rüzgarlarının ülkesi Norveç’in bir deyimi. Öğretmenler
de buna gönülden inanıyor ve: ‘Bizler çocuklar
için rol modeliz; onların havaya ve hayata olan tutumlarını şekillendiririz.’
diyorlar. Veliler çocuklarının sanılanın aksine daha az hasta olduklarını, açık
havada güçlendiklerini söylüyorlar; bir iç mekanda tıkış tıkış durmadıkları
için enfeksiyon riskinin az olmasından da mutlular.
2006'da bir Unicef raporu, endüstri ülkeleri içinde en sağlıklı çocukları olan üç ülkeyi Hollanda, İsveç ve Danimarka olarak sıralamış. Türkiye'yi ise, 'Çocuğum üşüyecek' diye aklı çıkan annelere sahip, ama yine de en çok hasta olan çocukların ülkesi olarak ele almış olmalılar.
Bağışıklık sisteminin 'soğuk'la olan ilişkisi hakkındaki inanç ve bulgularımın, serideki ilk sonuna geldim. Sonraki bölümlerde Rusya'nın çılgın uygulamalarına, soğuğun neden sistemi güçlendirdiğinin geyikten öte nedenlerine, çocuk doktorlarıyla olan sıcak sohbetlere yer vereceğim.
Outdoor
preschool in Norway http://www.youtube.com/watch?v=Fp4Nny_rIiw&feature=related
11 Aralık 2011 Pazar
Bir Gebenin Resimli Twitter Antolojisi
20 Temmuz
Çocuklarımı köyde
büyütmek, arada bir İstanbul'a tatile gelmek isterim. Hormonlu yemesinler,
oksijen solusunlar, sakin ve mutlu insan olsunlar.
20 Temmuz
Bir pastane aşeriyorum; şöyle
yakın, şöyle 6'da kapı açan, şöyle susamın kokusu tahine, tahininki mahlepe sıkı fıkı karışmış...
22 Temmuz
Türkiye'de doğurursan, SGK'dan
alacağın tek şey 1 kereye mahsus 80 TL'lik 'süt yardımı'. Bunun nasıl hesaplandığını ve
ne demek olduğunu henüz çözemedim.
24 Temmuz
I'm an aquarium. Fish're jumping in me, mostly at night; and I love the sound of it!
31 Temmuz
Yanmadan oyunu yarıladım. Bir sürü canım var. Çok heyecanlıyım.
31 Ağustos
İki cücelerin yatağı ve bekçisi hazır.
2 Eylül
Yerçekimsiz ortamda hamileliği denemiş bir astronotun diyecekleri enteresan olabilirdi.
3 Eylül
Dünyanın en tuhafça harika şeyi bir tekmeyle uyanmak (içinden doğru).
13 Eylül
İçimdeki bienal...
13 Eylül
Türkçe ninnilerin üçte biri türkü, biri ilahi, biri de ağıt. Çocuğu uyutacak, kulağına güzel şeyler fısıldayacak, ufkunu açacak ninni aranıyor.
16 EYlül
Artık yere daha sağlam basan bir insanım- 10 kilo kadar.
16 EYlül
İçimden bir ses 'glup glup' diyor.
17 EYlül
İki minyatür insanla sürekli mors mesajlaşıyorum. Saklambaç programına benziyor; sonunda 'vee açılsın paravan!' diye bağıracak biri.
18 EYlül
Sırt kası çalışmak için geç kalınmış zamanlar olabilir.
18 EYlül
On kiloluk bir karpuzu t-shirtünün altına sokup ayakkabını bağlamaya çalış; çok eğlenceli. Bunu Survivor'a koysalarmış. 18 EYlül
On kiloluk bir karpuzu t-shirtünün altına sokup ayakkabını bağlamaya çalış; çok eğlenceli. Bunu Survivor'a koysalarmış. 18 EYlül
18 EYlül
Koy on kilo karpuzu t-shirtünün altına, yat ve uyu. Bunu yapabilen ilk üç kişiye onar kg Adana karpuzu hediye.
19 Eylül
Annenizi üzmeyin. Kendisi bir kahramandı; yakinen tanırım.
19 Eylül
Mo zart Mo zurt for babies... Sakin yapıtların toplandığı bir best of albüm sanırdım bunları; ksilofon ve orga indirgenmiş ruhsuz notalar değil.
20 Eylül
20 Eylül
Yarışmamız devam ediyor; amaç karnındaki karpuza yaslanmadan lavaboya eğilmek ve üstünü ıslatmadan yüzünü yıkamak. Günaydın!
21 Eylül
Alkol ve kafeinden ziyade haber seyretmek yasaklanmalı gebelere.
21 Eylül
Kimse 'yaparsın' demiyor. 'Yapamazsın' önergesinde insanları tatminkar, bilge, güçlü hissettiren bir resonans var.
21 Eylül
Kucağında 10 kg karpuzla mail başına otur. Kaç mail yazmaya dayanabilecek popon, say.
21 Eylül
'Bu dünyaya, bu ülkeye çocuk getirmek' konulu çetrefilli hislere, mors alfabesiyle teessüf yağıyor--gerçi mors'um pek iyi değildir ama...
22 Eylül
İnce, uzun, şişman, bodur, sosis, üçgen yastıkları stratejik boşluklara sokarak, ve yine öksürerek, döşeklerde...
22 Eylül
Bir avuç vitamin, mineral, omega, demir yutmasan, yarı çıplak gezsen, çingene gibi taştan kalkmasan, belki daha bağışık, daha güçlü olursun.
22 Eylül
23 EYlül
Heute Couture yastık lazım
23 EYlül
Bilinç her şeyi bilinçli yapmaktan yorulmaz mı
23 Eylül
26 Eylül
Linea Negra meridyeni, göbek paralelinde festival var. I have the 'crew' pass:)
26 Eylül
Uykusuz son 3 ay... Sonra uyku kelimesi tedavülden kalkacak.
26 Eylül
26 Eylül
3-3-3'ü aritmetik kolay olsun diye bölmemişler, her 3'ün hatları keskin; son 3 küpüne zarar.
26 Eylül
Yalan makinasına 'korkmuyorum' dedi.
27 EYlül
Oğlan yandan tahliye olmak ister bir tavır içinde. 'Çıkışlar önden, ama daha kapalı' diyorum da, beni takan kim!
27 EYlül
Gevişgetiren deve, ayakta uyuyan baykuş, karnından soluyan kurbağanın ortalaması gibiyim.
27 EYlül

27 Eylül
Müziği duyduklarını bilmek muazzam bir his. Yalnızken bile değilsin yalnız; hep en sevdiğin birine müzik dinletiyor gibi, çoğul ve mutlusun.
27 EYlül
İstanbul'un ses kakafonisini yalıtıcı bir bedenim olsaydı, daha da muazzam olurdu.
Stadyumda dalgalanan seyirciyi düşün. Kafayı yeme de yanında yat.
27 EYlül
İki yunuslu bir deniz yuttuğunu düşün. Düşünebilmiş kadar hissedebilir misin?
28 EYlül
Benim sevdiğim her şeyi sevsinler gibi bir egom yok- ama Toblerone yerken çıldırmalarına bayılıyorum!
28 Eylül
Aşka düştüm arkadaş! Çıkışı olmayan bir düşüş!
28 Eylül
1 ve 2'yi 3 ve 4'den ayırtedebiliyorum. 5&6 çok bariz kuş seslerinden. 7'de motorları duyuyorum, 8'de uyku basıyor, 9 kapı zilinden belli.
29 EYlül
12 kg karpuzu karnına koyup sırt üstü yatmayı denemek tehlikeli ve yasaktır.
29 EYlül
Happy matroshka!
29 Eylül
Patlamaktan korkan balon
29 Eylül
Hoşgeldiniz reflü ve kramplar, biz de sizi bekliyorduk!
29 EYlül
29 EYlül
Yastık işine gireceğim; gebesi var, alerjiği var, hem gebesi hem alerjiği var... var da var. Yataş'dı, İşbir'di, hepsi kifayetsiz.
29 EYlül
'O kadar zor olsa herkes yapar mı?' mantığı açığa alındı
Af çıkar da bu uyku borçları yapılandırmayla ödenir mi
30 Eylül
Beni üzerlerse twitter history'mi okutup duygu sömürüsü yapmayı planlıyorum!
30 Eylül
Cirque du Soleil under cover30 Eylül
Ajanda: 'İç hatlar' isimli 3D filmi seyretmeye gidiş; heyecandan ölüş 1 Ekim
Bağkurla telefonda kavga ederken 'tam 2 çocuklu bir anne gibi' konuşmuşum, kocam dedi. Kol kanat germe modu 'on' demek ki!
1 Ekim
'Çocuk da yaparım, kariyer de'; ninni şarkıcısı, masal yazarı, çizgi film, seslendirici olacaksam
1 Ekim
Ya Ebru Şallı'nın karnında yastık var ya da ben pilates yapmak için fazla gebeyim!
1 Ekim
Sharapova'nın maçına gitmek isteğiyle 'ya karnıma top gelirse' fikri simultane geldi. Kafayı yiyişin bir işareti?
1 EKim
Yarı olimpik yüzme havuzumda yarışlar... Saati yok, seyircisi tek
2 EKim
Şimdi bi tost yesem 1000m kelebek yüzerler
2 Ekim
Şişman ve kendi kendine konuşan bir kadın gördüğünüzde, gebe ve Atlantis'le bağlantıda olduğunu düşünün.
2 Ekim
Mutfağın perdesi yok, yediklerimin tespitinden utanırım
2 EKim
Kendim için yiyorsam namerdim!
2 EKim
Pisboğaz bir şey yerken ilk defa kilodan başka mekanizmalar devreye giriyor; vicdan gibi!
3 EKim
Yere düşen objeleri ayağımla almayı öğrendim (ya da hatırladım: bkz Darwin)
4 EKim
Gebe Butik diye bir sektör var, 3 fiyatına 1 veriyor -sanırım kaç can taşıdığına göre
4 EKim
Yeni yaşam saatlerimden en çok kedim mutlu; onunla oynamak için kalktığımı sanıyor
4 Ekim
F tipi mekanda, nasıl da mutlular hayret; mısır patlatıyorlar galiba şimdi, aksiyon filmi seyrederken
4 EKim
Ecnebi daha iyi betimlemiş reflüyü: heartburn. Resmi olarak kalbim yanıyor, buz yutsam geçer mi
4 EKim
'Reflüysen yeme' listesindekiler, 'Ebru'nun en sevdikleri' listesinden copy-paste- kim arakladıysa
4 EKim
Doğumgünü, yılbaşı, öğretmenler günü... Yaşasın anneler gününde de hediye gelecek
4 EKim
Çocuğuyla mail'laşan, face'leşen, twit'leşen anneler jenerasyonu aday üyesi
4 EKim
Ne zaman birine 'bak koy elini, kıpırdıyorlar' desem susuyorlar. 'Bi şarkı söyle teyzelere' denince
odasına kaçan küçük ben gibi.
4 EKim
Sistem tamam. Ses kartları hazır. Müzik yüklüyorum.
4 Ekim
Pedikür yapan, çorabını, ayakkabını giydiren, bulaşık makinasının alt gözüne tabak yerleştiren bir robot kesin yapmıştır Japonlar.
4 EKim
Her şey bir twitle başladı.
4 EKim
İç içe günaydınlar!
5 EKim
Sese ve ısıya duyarlı tekmeler
5 Ekim
Bir solukta gittiğim yerler etti yüz soluk, arada da iki bank molası
5 Ekim
Bir şey bu kadar sıradan ve bu kadar fenomen nasıl olabilir aynı anda
5 EKim
Hep 'annen yanında, korkma' demek istemişimdir. Düdüklü tencereden bile korkan, bunu nasıl diyecek acep
5 Ekim
Uykular bölündükçe kabuslar artıyor: İbo'nun evlendiği kız akrabammış
5 EKim
Bir gecenin daha ortasına geldik
6 EKim
Ters dönünce kalkamayan kaplumbağalarla empati vakti
6 Ekim
7 Ekim
Güneşte yürüyor, puseti kendinden bir kanguru
7 EKim
Sekizlik tekmeler, dörtlük tekmeler, uçan, gıdıklayan, spin tekmeler...
7 Ekim
Yakında oyun parklarında çocuklar Rusça konuşuyor olacak çünki herkesin bakıcısı Moldovyalı
7 Ekim
8 yastıklı bir harem kurdum. Hazdan ağlayabilirim.. 8 Ekim
Uyku: açı, eğim, ağırlık merkezi vb ince hesap kitap gerektiren bir mühendislik harikası
8 Ekim
Uyku: zor elde edilir, nadide bir cevher, bir çiçek
8 Ekim
Uyku: eski zamanlarda insanların istediğinde ulaştığı ve 7-8 saat kaldığı rivayet edilen bir nirvana hali
8 Ekim
Uyku: mitolojide pembe rüyalar, enerjik sabahlar, gençlik iksiri bahşeden bir tanrıça
8 Ekim
Uyku: değeri terk edince anlaşılan eski sevgili
8 Ekim
Tam anne olacak kırışıklıktayım
12 Ekim
İçinizde bebek var diye bebek maması yemediğinize göre, çıktıklarında da kendi sevdiğiniz müzikleri dinletin; 'Bebekler için' olanları değil
12 Ekim
Düşünce denizinde şnorkelle sabahlamak
12 Ekim
İki günde bir yaptıklarım: banyo, omlet, uyumak
13 Ekim
Çarşafın altına girip hayalet taklidi yapan çocuklar gibi, gözümle gördüm ki yer değiştirdiler! Ürkütücü desem?
15 Ekim
Çocuk tükürüğü ne zamana kadar antikor içeriyor acaba...Resmen yerden besleniyorlar ve turp gibiler
15 Ekim
Kedinin oyuncağını ısırdığımı, dgitürk'ün kutusunu yaladığımı, antrede emekleyip sonra elimi lolipop gibi ağzıma soktuğumu düşünüyorum da...
15 Ekim
Meğer gördüğüm 1001 'hamileymişim' rüyasından biriymiş; 7 aydır attığımı sandığım tüm twitler 1 saniye içine sığmış bir kurguymuş
15 Ekim
Danalar girmiş bostana
16 Ekim
İçimden sesim nasıl duyuluyor acaba
16 Ekim
Sadece sesli harfleri duyuyorlarmış (mesela bu cümleyi sesli söylesem içimden 'aee ei aei uuoaı'
olarak algılanacak
16 Ekim
I love threesome!
16 Ekim
Günaydın! ana rahmindeki kadar güzel, eğlenceli ve korunaklı geçsin gününüz
17 Ekim
Ağırlıklı olarak sağ ve sol elini kullanma özelliği ana rahminde ediniliyormuş, çocuklukta değil.
17 Ekim
'Rahimde 8. ayına giren bebek, bir müzik parçasını tanıyabilmekte ve hatta tempo tutabilmektedir' 17 EKim
Babamla kayık ve ördek yüzdürdüğüm çocukluk küvetinin aynısını yaptırdım, yılların fantazisiydi. Suyu seviyorlardır inşallah. 17 Ekim
Herkesi, her şeyi seven, iyi kalpli, düşünceli, yardımsever, yapıcı bir çocuk yetiştirsem ne olur? Bu dünyada en üzülen, yıpranan adam olur 17 Ekim
Refluxology 17 Ekim
Anlıyorum sıkışmak istemiyorsunuz, ama o zaman uzayda uyumamız lazım hep beraber 18 Ekim
35 yıl aradan sonra yeniden emzik denedim. Sakızdan daha eğlenceli, esprili, gacır gucur nefis bir şey 18 Ekim
Aşermek bir halk efsanesi midir? (fırtına, çamur, gece demeden kocanızın kaymaklı kadayıf almasını sağlıyorsa, hiç farketmez nedir) 18 Ekim
Erenköy kadayıf müsabakası:Hasan Usta 1- İkbal 0
Bir bedende üç ruh, düşününce... 19 Ekim
Oturan boğa uyuduğunu farzediyor 19 Ekim
Gecesi 1000 TL olan küvezde bakıma hiçbir babayiğit sigorta yanaşmıyor ya... Ayıptır, günahtır. 19 Ekim
Çocukları fotoğrafçıya götürüyorum. 21 Ekim
Bulaşık mak tabletlerimi de organiğe bağladım- sorumluluk, 'onlar için en iyisi' modu, hormonu had safhada. 22 Ekim
Ekranda onların parmak emdiğini görmek! Evet bu çok sarsıcı bir şey! Bu kadar içinde, ama o kadar da uzayda bir beşikte gibiler. 22 EKim
TK'de çocuk yetiştiren annelerde görülen kalp, yk tansiyon, panik atak, kanser oranlarını Avrupalı annelerle karşılaştıran bir araştırma?
TK'de çocuk yetiştiren annelerde görülen kalp, yk tansiyon, panik atak, kanser oranlarını Avrupalı annelerle karşılaştıran bir araştırma?
Tek temiz deniz içimdeki... sandığım anda ondan da şüphe etmek:(
Babam bizi korur. 23 Ekim
Dr: 'Biri hareket ettiğinde öbürü de etmek zorunda ki boşluğu doldursun, ikizler içeride yin yang gibiler' 23 Ekim
Cadde kapanması ve yürüyüşün tek aklıma getirdiği, ya şu an doğum başlasa. 29 Ekim
Sol bacağımla aramızda duygusal bir bağ kalmadı. Olsun yine de taşıyor bizi. 1 Kasım

Sanki sütten, pampers'dan daha önemli bir şey mp3 player ve onlar için özenle seçilmiş müzikler...İşte cins cins anne var etrafta. 1 Kasım
20'li yaşlarda doğurmalı, 40'lı yaşlarda evlenmeli. Hmm, bir tutarsızlık var. 1 Kasım
'Keşke bunu siz de yaşayabilseniz' dediğim erkeklerin tümü 'allah korusun' dedi. Bana ise içinde 2 insanın yaşaması çok bilimkurgu geliyor. 2 Kasım
'Vücudunuz kanınızdan, canınızdan, ruhunuzdan katarak bir yaşam var etmektedir.' 2 Kasım
Sen acı yediğinde yüzünü buruşturan, güneşe çıktığında gözü kamaşan, yan yatıp sıkıştırdığında tekmeyi savuran birileri var içinde, düşünsene.. 2 Kasım
Üzüntünü hisseden, söylediğin şarkıları ezberleyen, bi de içine çiş yapan(!) minik insanlar.. yok bu çok fantastik.. hiç normal değil! 2 Kasım
Yaşamın boyunca kulağını bir piyanoya en yaklaştırabileceğin yer: ana rahmi 2 Kasım
Hipnozla ana rahmine döndürülen ikizler: 'Çok eğleniyorduk, her gün müzikler, danslar, masallar, leziz yemekler... Keşke hayat da böyle olsaydı' 2 Kasım
Ey bu yaşadıklarımı kurgulayan, programlayan ve bana uyarlayan yüce düşünür ve dahi; çok teşekkür ederim.
2 Kasım
Bebeklere fısıldayan kadın. 2 Kasım
'No, not even during the many months of pregnancy or during birth, does the child really belong to you' 2 Kasım
Kuşbakışı seyrettiğim içsel dalgalanmalar öyle güçlü bir his uyandırıyor ki, onların kılına zarar veren olursa yargının kararı beni durduramaz. 2 Kasım
Bugünkü parçalı uykumun sebebi Burger Bar'ın dev burgeri de olabilir, Muhteşem Yüzyıldaki kadınların ürkünç bakışları da. 3 Kasım
Yer beni çekiyor bataklık gibi, ben ona direniyorum; sol bacağım özgürlüğünü ilan etti; uyku da uğramıyor hiç. Dostum, annene iyi davran. 3 Kasım

Günaydın'ıma jimnastikle karşılık veren canlılar nezdinde artık anne sayılabilir miyim? 4 Kasım
Bakıcıların moda olmadığı bir dönemde de ikiz anneleri yaşardı. Onlar ve çocukları hala sağ heralde? Nedir bu felaket empozesi üzerime? 4 Kasım
'Allah insana taşıyamayacağı yükü vermez', ikiz taşıyanlara su serpen güzel bir düşüncedir; çünki onlar paniklemeye çok müsaittirler. 4 Kasım

16 kilo alırsan, eskiden sandalyelerin ne kadar yumuşak olduğunu farketmediğini düşünürsün. 4 Kasım
İnsan yapımı balon olsa çoktan infılak etmişti. 5 Kasım
Uyku, bayramlaşalım mı? 5 Kasım
Aile hekimi muayeneye çağırdı. Garipsiyorum, artık Hollanda'ya (kısmen) özenmiyorum. 6 Kasım
Ben bebeklerime bakarım, asıl gönlümde yatan fantazi full-time bir ahçı 7 Kasım
'Normal doğur; en güzeli!' diye geyik tavsiyesi yapan erkekler ve hiç doğurmamış kadınlar fena alerji yapıyor 7 Kasım

Kendimde bir 'atın ölümü arpadan olsun' havası sezdim; şeker testine gireceğini bile bile sen yumul baklavaya 7 Kasım
Göbeğim 5 D sinema. 1 saat oldu ekran başındayım; elime bir topuk geliyor, sonra ters köşede bir popo avcuma sığıyor. Zevkten çıldırılır. 7 Kasım
Geçmişte girdiği dizi dizi, çeşit çeşit bunalımları bir hor görme, bir tırışkadan bulma havaları... anne oldu ya, sanki tanrı oldu. 8 Kasım
Anne sütünün içeriği sabahtan akşama, 1. aydan 7.aya, prematüreden normal doğana hep değişiyormuş-bebeğin ihtiyacına göre. İsn't it manyak 8 Kasım
Önümüzdeki yıl itibariyle organik süt işine giriyorum. 9 Kasım
Bundan sonra pek 'ben' olmayacak sanırım... 'ben'i düşünmeyeli 7 buçuk ay oldu. 9 kasım
Durağan bir bitkiymişim, büyük saksıya almışlar, yeni toprak, gübre vermişler. 9 Kasım
Oturmak-ve rahat edebilmek bir lütuf, ve bunun akabinde yere düşen bir kalem, uzakta kalmış kumanda, odada unutulmuş cep, asabiyet sebebi. 10 Kasım
Bir evren var benden içeri, dışarıdaki cinayetlerden, ruh erozyonundan korumaya çalıştığım 11 Kasım
Yaşamları paha biçilmezken ana rahminde, her şey kontrolümden çıkacak yakında 12 Kasım
Karnının bir yanı çiğ börek gibi kabarır, ve bilirsin o bir insan uzvu, ve ağlarsın karışık sebeplerden 12 Kasım
Bir ters bir düz diye örülüyor geceler; bir uykulu bir uykusuz, bir ağrılı bir ağrısız. Araya ikişer gece de uykusuz-ağrılı koy... 5 hft say
Kendi tesadüfen yaşarken, içten içe güvenli olduğunu düşünmek toz pembik bir romantizmdir.
Karnının bir yanı çiğ börek gibi kabarır, ve bilirsin o bir insan uzvu, ve ağlarsın karışık sebeplerden 12 Kasım

Kendi tesadüfen yaşarken, içten içe güvenli olduğunu düşünmek toz pembik bir romantizmdir.
Gebenin sahuru; pozitif bir kitap, tarçınlı süt, kakaolu kek 12 Kasım
Hıçkırık tuttuğunu okumuştum. Sahiciymiş! Suda oldukları için hık mık değil, glup glup gibi bişey ve elinle duyuyorsun tutunca. Yarebbi
'Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim' meğer hayvan derisi yüzmekten bahsediyormuş:( Midem bulandı, artık yüzdüm yüzdüm kıyıya vardım diyeceğim 14 Kasım
Tahtaya vurma bağımlılığı, nazar fobisi, gebeliğin hit yan etkilerinden 14 Kasım
Kimi atlar göbeğine iki elle okşar, kimi bakmaktan bile kaçınır. Çeşit çeşit tepki uyandırır sihirli küre 14 Kasım
Önce dur bakalım daha erken diye, sonra farkına varmadan şiştiğin için, velhasıl bir türlü tam olarak hazırlanamıyorsun koca 9 ayda. 15 Kasım
İki yolcu dünyaya gelmek üzere bilet alır. 15 Kasım
Yere düşürdüklerimi alabiliyorum ne şanslıyım diye şükran duydun mu hiç? Hiç aklına gelir mi bunun gayet bi haz olduğu? 19 Kasım
Üniforma daha rahimden çıkmadan başlıyor: pembe & mavi. 19 Kasım
Toplum baskısı nasıl bir iktidardır; doğumun seremonilerini yapmazsan 'ayıp' olur modundan anneni bile çıkaramıyorsun. 19 Kasım
'Facebook'a koyma, nazar değer': bir 21. YY batılı 19 Kasım
Tekmeleri canımı yakmaya, hoplatmaya başlayınca ciddi ciddi, düşünüyorum belki de hayata bağışıklık kazanıyorlardır. Hadi daha sıkı antreman.. 20 Kasım
Su içirince çiş yapan plastik bebekler vardı. Ne kadar da anne ve mutlu hissederdim onu kundaklarken. Yuvadaydım. 20 Kasım
Tony Braxton beni andı... Günde birkaç kez soyadı aklımdan geçiyor; acı veren geçitler.. 21 Kasım
Doğum 20-30 saniye süren performans demoları yapıyor. Heralde kadın şok olmasın diye, sağolsun. 22 Kasım
I'm guarding the night; you guys can sleep. 23 Kasım
Fedakarlık da ostrojen, progesteron gibi bir hormondur, gebelikte ortaya çıkar ve yaşam boyu katlanarak salgılanma sürer. 23 Kasım
Az önce bir dirsek ya da topuk tuttum, geri çekti. Eriyebilir miyim şimdi? 23 Kasım
Bazen kaçıp su dolu bir balonun içine girsek, biri bizi beslese, üstümüze titrese, ruhumuzu paklasa, teşekkür edip çıksak 23 Kasım
Rahim; dünyanın en küçük, özerk spa'sı... 23 Kasım
Beraber konakladığımız şu naciz vücudumda birbirimizi hiç kırmadık, sevgi ve huzur içinde 8 ay yaşadık. Çıkışta bir parti iyi gelir, ve de Efes!
Gündüz tıkırında gidiyor, gecede tık yok! 24 Kasım
Tarihte kayıtlı ilk emzik 1300'lere ait. 24 Kasım
Koltuktan kalkarken yüzümün Naim Süleymanoğlu ifadesinde olduğunu hissediyorum
67 Kilo koparmada Ebru Berker kendi rekorunu kırmayı deniyor.. 24 Kasım
İlk emzikler hayvan kemiklerindenmiş. Öyle sakinleşirmiş ki bebekler, bunun hayvanın kudreti olduğunu düşünürlermiş. 25 Kasım
Okudukça korkuyor, korktukça okuyorsun; annelik başvuru şartlarında doktora yapmış olmak varmış gibi bir yetersizlik ürpertisi
'Beklemek' fiilinin kökü 'sabırsızlık' 27 Kasım
Yer çekiyor ben çekiyorum, yer çekiyor ben çekiyorum 27 Kasım
Çatlaklardan değil, ikiye çatlamaktan korkarım 27 Kasım
Atlantis'ten rezervasyon aldım; kıymetli konuklarımın odalarını hazırlıyorum
Kasıl susam kasıl. 29 Kasım
Uykuda inecek transit yolcu kalmasın. 29 Kasım
Anything to declare? Evet, 2 canım var. 29 Kasım
NTV yayınlarından çıkmış 'Anne Karnında'yı, fantazi- bilim kurgu roman severlere tavsiye ederim
Paravanın açılmasına 20 gün kala, kafa 20 kompartıman 1 Aralık
'Ecel' kelimesini değiştirelim; 'doğumu gelmek', 'korkunun doğuma faydası yok', 'doğumuna susamış', 'doğum teri dökmek'.. 1 Aralık
Big Bang'i uzayda arama; o aslında iki noktadan iki insana dönüşmektir 2 Aralık
Ödüm patır patır patlıyor 2 Aralık
Dakikalar macuna döndü, uzuyor uzuyor kopmuyor 5 Aralık
Aile mühim bir şey. Hareket özgürlüğünün sıfırlandığı noktada hiçbir dost 24.7 başında beklemez 7 Aralık
Kırmızı alarmda beklerken, kafanı yeşilde tutmayı becerebilir misin 7 Aralık
Bir gece daha ite kaka, zor kullanarak biter, mutluluk camdan sızan ışıkta bulunur 8 Aralık
Balkabağı yorgun 9 Aralık
Platonik msn aşkları gibi resim görmek, hayal etmek kesmiyor artık... Sarmaş dolaş olmak lazım acilen... Kalbim duracak
Ayaklarına yabancılaştığım vücut içinde, ve onun içindeki vücutlarla son bir hafta.. 9 Aralık

Organlar yer değiştiriyor, deri genleşiyor, her şey gebeye göre mutasyonda, biraz da kollar uzasaymış nolurmuş? 9 Aralık
Her gece 'bu gece o gece mi' krampları 10 Aralık
İrili ufaklı herkes, karanlık ve lodos içinde miladını bekliyor 10 Aralık
Milat, istediğinde geri gidip eski seni bulabileceğin bir döner kapıdır belki, korkma kadın! 10 Aralık
Milat, dikiz aynasız lüks bir araba da olabilir; gazla gitsin, keyfini çıkar
Çukulata bir büyü/uyuşturucu 11 Aralık
Annem 'göbeğini kapa, korkuyorum!' dedi:) 11 Aralık
Ödem'işli ayaklar, komikler! 12 Aralık
Şikayet değil, şükran... Şikayet değil, şükran... Şükran kere şükran..
8 kere daha uyumadan uyandıktan sonra yörüngem değişecek 12 Aralık
Ayaklarım oyun hamuru gibi, girdiği terliğin şeklini alıyor. 13 Aralık
Bülent Ersoy makyajını yapana kadar ben doğum yaparım! 14 Aralık
Çatlak patlak yusyuvarlak 14 Aralık
Un)comfortably numb 14 Aralık
'Su' ile ilgili deyimler ne kadar sakinleştiricidir, olumludur. 'Suyu gelmek', öte yandan ödünü patlatır. 14 Aralık
Sevmek bir ömür sürer, sevişmek... bir dakika, o neydi? 14 Aralık
Kulakları tam gelişmemişken ne şarkılar söyledim onlara... Şimdi kulaklar mükemmel ve benden tek duydukları 'ah, of, uff'
Kim kimin tazmanya canavarını evlat edinmek ister, bebekler güvende olsun diye? ancak bir abla!
Kusura bakma twitter, sana da 'bir gebenin günlüğü muamelesi yapıyorum ama..
Oturmayı, kalemi kağıda haşırdatmayı özledim. 14 Aralık
Biri ben uyurken ayaklarıma kabartma tozu dökmüş olmalı. 14 Aralık
Güneşten topladığım morali gece için saklıyorum 15 Aralık
Çok az kaldı' denildiğinde neden ikna olmuyorum... Dakikaların akıcılığını ağrılar bozuyor 15 Aralık
F tipi 9. ay
80'lerde gebe kalmışları düşünüyorum; evdekiler iyi geceler diyip yatmış, TV istiklal marşıyla bitmiş, ağrılarla başbaşa kalınmış, bitkin.. 17 Aralık
Evin sokağından caddeye çıkmanın zorladığı zamanlarda, evin salonundan tuvalete gitmekte zorlanacağım zamanları hiç öngöremedim 17 Aralık
Her cümlesine 'kitapta diyor ki' diye başlayan teori manyağı bir anne olmaktan korkuyorum
Acile gidersem diye bavul yapmak, sonra lazım olduğu için her gün içindekileri çıkarıp durmak; yeni saçmalıklardan 17 Aralık
Acile gidersem diye her gün temiz, güzel, bakımlı olmaya uğraşmak; yeni takıntılardan
Hayatının son sessiz cumartesi sabahında ne hissetmelisin? Mutlu? Meraklı? Panik ataklı? 18 Aralık
Galoş giydiren makinaların çorap giydireni yapılamaz mı? Zihni Sinir'le tanışabilsem proje ortaklığı teklif edeceğim
Caddede gördüğüm, gülerek alışveriş yapan hamileler meğer iceberg'in üst payıymış. Alt kısmındaki zavallılar evlerinde ahlayıp oflarmış. 18 Aralık
Kitaplar ödemi 'ayak bileklerinizi yok ettiği için penguen gibi yürümeye başlarsınız' diye tanımlasaydı, hazırlıklı olurdum 18 Aralık
Hiç tanımadığım bir anneden 'size sevgilerimi ve uykularımı gönderiyorum' diye mesaj aldım. Bi gülümsedim ki, ılındı içim 18 Aralık
Bir daha dünyaya gelsem, baba olmak isterim; keyifli, acısız

İki yolcu dünyaya gelmek üzere bilet alır. 15 Kasım
Yere düşürdüklerimi alabiliyorum ne şanslıyım diye şükran duydun mu hiç? Hiç aklına gelir mi bunun gayet bi haz olduğu? 19 Kasım
Üniforma daha rahimden çıkmadan başlıyor: pembe & mavi. 19 Kasım
Toplum baskısı nasıl bir iktidardır; doğumun seremonilerini yapmazsan 'ayıp' olur modundan anneni bile çıkaramıyorsun. 19 Kasım
'Facebook'a koyma, nazar değer': bir 21. YY batılı 19 Kasım
Tekmeleri canımı yakmaya, hoplatmaya başlayınca ciddi ciddi, düşünüyorum belki de hayata bağışıklık kazanıyorlardır. Hadi daha sıkı antreman.. 20 Kasım

Tony Braxton beni andı... Günde birkaç kez soyadı aklımdan geçiyor; acı veren geçitler.. 21 Kasım
Doğum 20-30 saniye süren performans demoları yapıyor. Heralde kadın şok olmasın diye, sağolsun. 22 Kasım
I'm guarding the night; you guys can sleep. 23 Kasım
Fedakarlık da ostrojen, progesteron gibi bir hormondur, gebelikte ortaya çıkar ve yaşam boyu katlanarak salgılanma sürer. 23 Kasım
Az önce bir dirsek ya da topuk tuttum, geri çekti. Eriyebilir miyim şimdi? 23 Kasım

Rahim; dünyanın en küçük, özerk spa'sı... 23 Kasım
Beraber konakladığımız şu naciz vücudumda birbirimizi hiç kırmadık, sevgi ve huzur içinde 8 ay yaşadık. Çıkışta bir parti iyi gelir, ve de Efes!
Gündüz tıkırında gidiyor, gecede tık yok! 24 Kasım
Tarihte kayıtlı ilk emzik 1300'lere ait. 24 Kasım
Koltuktan kalkarken yüzümün Naim Süleymanoğlu ifadesinde olduğunu hissediyorum
67 Kilo koparmada Ebru Berker kendi rekorunu kırmayı deniyor.. 24 Kasım
İlk emzikler hayvan kemiklerindenmiş. Öyle sakinleşirmiş ki bebekler, bunun hayvanın kudreti olduğunu düşünürlermiş. 25 Kasım

'Beklemek' fiilinin kökü 'sabırsızlık' 27 Kasım
Yer çekiyor ben çekiyorum, yer çekiyor ben çekiyorum 27 Kasım
Çatlaklardan değil, ikiye çatlamaktan korkarım 27 Kasım
Atlantis'ten rezervasyon aldım; kıymetli konuklarımın odalarını hazırlıyorum
Kasıl susam kasıl. 29 Kasım
Uykuda inecek transit yolcu kalmasın. 29 Kasım
Anything to declare? Evet, 2 canım var. 29 Kasım
NTV yayınlarından çıkmış 'Anne Karnında'yı, fantazi- bilim kurgu roman severlere tavsiye ederim
Paravanın açılmasına 20 gün kala, kafa 20 kompartıman 1 Aralık

Big Bang'i uzayda arama; o aslında iki noktadan iki insana dönüşmektir 2 Aralık
Ödüm patır patır patlıyor 2 Aralık
Dakikalar macuna döndü, uzuyor uzuyor kopmuyor 5 Aralık
Aile mühim bir şey. Hareket özgürlüğünün sıfırlandığı noktada hiçbir dost 24.7 başında beklemez 7 Aralık

Bir gece daha ite kaka, zor kullanarak biter, mutluluk camdan sızan ışıkta bulunur 8 Aralık
Balkabağı yorgun 9 Aralık
Platonik msn aşkları gibi resim görmek, hayal etmek kesmiyor artık... Sarmaş dolaş olmak lazım acilen... Kalbim duracak
Ayaklarına yabancılaştığım vücut içinde, ve onun içindeki vücutlarla son bir hafta.. 9 Aralık

Organlar yer değiştiriyor, deri genleşiyor, her şey gebeye göre mutasyonda, biraz da kollar uzasaymış nolurmuş? 9 Aralık
Her gece 'bu gece o gece mi' krampları 10 Aralık
İrili ufaklı herkes, karanlık ve lodos içinde miladını bekliyor 10 Aralık
Milat, istediğinde geri gidip eski seni bulabileceğin bir döner kapıdır belki, korkma kadın! 10 Aralık

Çukulata bir büyü/uyuşturucu 11 Aralık
Annem 'göbeğini kapa, korkuyorum!' dedi:) 11 Aralık
Ödem'işli ayaklar, komikler! 12 Aralık
Şikayet değil, şükran... Şikayet değil, şükran... Şükran kere şükran..
8 kere daha uyumadan uyandıktan sonra yörüngem değişecek 12 Aralık
Ayaklarım oyun hamuru gibi, girdiği terliğin şeklini alıyor. 13 Aralık
Bülent Ersoy makyajını yapana kadar ben doğum yaparım! 14 Aralık
Çatlak patlak yusyuvarlak 14 Aralık
Un)comfortably numb 14 Aralık
'Su' ile ilgili deyimler ne kadar sakinleştiricidir, olumludur. 'Suyu gelmek', öte yandan ödünü patlatır. 14 Aralık
Sevmek bir ömür sürer, sevişmek... bir dakika, o neydi? 14 Aralık
Kulakları tam gelişmemişken ne şarkılar söyledim onlara... Şimdi kulaklar mükemmel ve benden tek duydukları 'ah, of, uff'
Kim kimin tazmanya canavarını evlat edinmek ister, bebekler güvende olsun diye? ancak bir abla!
Kusura bakma twitter, sana da 'bir gebenin günlüğü muamelesi yapıyorum ama..
Oturmayı, kalemi kağıda haşırdatmayı özledim. 14 Aralık
Biri ben uyurken ayaklarıma kabartma tozu dökmüş olmalı. 14 Aralık
Güneşten topladığım morali gece için saklıyorum 15 Aralık
Çok az kaldı' denildiğinde neden ikna olmuyorum... Dakikaların akıcılığını ağrılar bozuyor 15 Aralık
F tipi 9. ay
80'lerde gebe kalmışları düşünüyorum; evdekiler iyi geceler diyip yatmış, TV istiklal marşıyla bitmiş, ağrılarla başbaşa kalınmış, bitkin.. 17 Aralık
Her cümlesine 'kitapta diyor ki' diye başlayan teori manyağı bir anne olmaktan korkuyorum
Acile gidersem diye bavul yapmak, sonra lazım olduğu için her gün içindekileri çıkarıp durmak; yeni saçmalıklardan 17 Aralık

Hayatının son sessiz cumartesi sabahında ne hissetmelisin? Mutlu? Meraklı? Panik ataklı? 18 Aralık
Galoş giydiren makinaların çorap giydireni yapılamaz mı? Zihni Sinir'le tanışabilsem proje ortaklığı teklif edeceğim
Caddede gördüğüm, gülerek alışveriş yapan hamileler meğer iceberg'in üst payıymış. Alt kısmındaki zavallılar evlerinde ahlayıp oflarmış. 18 Aralık
Kitaplar ödemi 'ayak bileklerinizi yok ettiği için penguen gibi yürümeye başlarsınız' diye tanımlasaydı, hazırlıklı olurdum 18 Aralık
Hiç tanımadığım bir anneden 'size sevgilerimi ve uykularımı gönderiyorum' diye mesaj aldım. Bi gülümsedim ki, ılındı içim 18 Aralık
Bir daha dünyaya gelsem, baba olmak isterim; keyifli, acısız
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)