23 Mart 2009 Pazartesi

Prenses (Ecem Koçer)


Güzel ve asi bir prenses yaşardı şatomda.

Kocaman kadife tahtında küçük mutlu bir kedi gibi uyurken masallar okurdum ona göğünde yıldızları gece gündüz, güneşi dört mevsim olan.

Ama bu masalla mışıl mışıl uyuyacak bir prenses değildi benimkisi; hemen sıkılır, tahtında homurdanarak saçlarını savurur ve öbür yana dönerdi. O, ayla güneşin vardiya değiştirdiği, yıldızların havai fişek gibi patlayıp sulara gömüldüğü, denizin mavi fırfırlı eteğini kabartıp birden herşeyi yuttuğu bir alemin prensesiydi. Pembeden hazzetmez, pembe giydirmek isteyenleri, pembe masal anlatanları gözlerindeki sağır eden gök gürültüsüyle şatodan uzaklaştırırdı hemen.

Tahtına çıkar yanına sokulurdum bazen, küçük mutlu bir diğer kedi gibi. Öperdi beni gıdığımdan kocaman bir sesle ve kalple. O zaman kalbimin bütün çekmeceleri eteğine dökülür ve o da ayıklardı, ayırırdı döküntüleri değerlilerden, siyahları pembelerden... Kendine yakıştırmaz, ama başkasına takmaya bayılırdı pembe olan herşeyi; ve çok yapardı bunu, çok da iyi yapardı.

Uzun lafın kısası, di’li geçmiş yasası... Prenses gözlerini çıkarıp astı bir gece duvarıma; saçlarını boy boy, şekil şekil bıraktı fotoğraflarıma; ılık ılık pembe pembe kaldı dudakları gıdığımda; ve verdiğim sözlerin akarken mürekkebi o okuyamadan, pencereden düştü o çok kurguladığı, kurcaladığı diyarların avlusuna.

Sonunda pembeler giyip herkese siyah takması dışında -hatta bu da dahil -bir anormallik yok aslında bu masalda. Gündüzle gecenin eşit haklara sahip olduğu bir bahar gününde meleklerle eşitlenmesine, tüm kainatın aciz halkı deliler gibi sevinmeli belki de; yaptığı delilikleri anlatmalı, sevdiği şarkıları söylemeli, çikolatalı gözleme yemeli ve çılgınlar gibi dansetmeli...

Bugün, prensesimi böyle uğurlayabilmek için... bilmem - ya di’li geçmişi olmayan bir kabileye, ya aciz olmayan bir kainata, ya da ‘pembe’ ve ‘siyah’ alegorilerini kullanmayan daha yaratıcı bir zihne sahip olmuş olmam gerekiyordu.

4 yorum:

  1. ablacım....sonuna doğru anladım kimi anlattığını..cok ağladım yine....hem prensese...hem de senin gibi bi cevherin bulunup müzeye korumaya alınmamış olmasına..

    YanıtlaSil
  2. ablam...cok ağlattın beni...çook
    hem feci kalbim acıyor isimdaş ım prensese...hem de senin hala bir kitabının çıkmamış olmasına..

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil