7 Aralık 2010 Salı

ÇATAL KARAM, ÇİNGENEM, ÇİÇEĞİM için S.O.S

Dün annem caddeden çiçek alıp gelmemi istedi. Uzun zamandır dışarı çıkmadığı için Çiçek Durakları'ndan haberi yoktur diye düşünüp bahsettim. Haberini gazetede gördüğünü, o durakların çingenelerin 'üşüyoruz, hepimiz böbrek hastası olduk' isyanı üzerine devlet tarafından yaptırıldığını ve onların oraya taşınacağını okuduğunu söyledi. 'Allah allah,' dedim anneme 'o duraklarda hiç çingene görmedim ben'.

foto: Mehmet Demirkaya

Neyse, çiçek almaya gittim. Önce durağa baktım. Sadece siklamen, begonya, menekşe ve orkide vardı. Biraz ilerideki çingeneme yürüdüm. Hiç bir çiçekçide olmayan çeşit, renk ve kokuyla her zaman gözümü alamadığım tezgahında dikildim. Sonra yanıma gelen Sevim Teyze'ye bu durakları sordum, annemin dediklerini, ve işin aslını... Anlattıkları kalbime gül dikeni, ısırganotu, kaktüs kıymığı oldu.

Çatal karam, çingenem anlattı her şeyi bir bir: ''O duraklar bizim için yapıldı evet, Avrupa'dan geldi o proje. Üstelik çiçekçi başına 20 milyar küsür de iş kurma yardımı vardı projede. Avrupa verdi bunu. Ama tabi ki bize zırnık koklatılmadı. O duraklar yapıldı ve içine kendi adamları kondu. Sadece Bostancı tarafında bir tanesine bizden biri girdi. Şikayet ettik, gittik Kültür A.Ş'nin kapısına, dedik 'noldu hani bize yaptıydınız?' Dediler ki 'kura çekildi, onlar çıktı.' Ne kurasıymış bu, anlamadık. Hiç bir şey elimizden gelmedi. Ben bu caddede 2 kuşak büyüttüm, benim kız da burada büyüdü, işte bu da onun oğlu'' dedi yanında 9 yaşlarındaki çocuğu göstererek.

foto: aldacı

''Burayı kendi mahallemden daha iyi bilirim, her çiçeği, her müşterimin hangi çiçeği sevdiğini, vazoya nasıl koymak istediğini.. Bu iş benim ömrümü verdiğim bir iş ve karda, ayazda oturmaktan romatizmalarım artık yürütmüyor, çok ağrım var. Herkes hasta. Böyle bir dükkana geçmek bizim hakkımızdı. Şimdi 'biz teklif yaptık, siz kabul etmediniz' gibi bir laf dolaşıyor ortalıkta. Öyle demiş devlet, yani 350 lira vergi verecekmişiz, yanımızda birini çalıştırıp onu da bağkurlu yapacakmışız, sadece kendi söyledikleri yerden çiçek alacakmışız falan filan... Ben bunların hepsine razıydım. Gerçi o çiçek alacağımız adamla konuştum, şu gülü bana tanesini 2.5 liraya verecekmiş. Ben bunu burada 2 liraya satıyorum. Düşün artık o adamdan 2.5 liraya alıp da kaça satıcam da bişiy kazanıcam ki ben?''

''Neyse, ama yine de razıydım, bu kadar sıkıntı çektik, yeter ki bi dükkana girelim dedim. Ama yok ki ortada böyle bişiy!! 'Biz teklif ettik , kabul etmediniz, madem öyle hadi burdan yallah' diyecekler sonunda ben biliyorum! Sonumuz fena.. Lütfen bize destek olun canım güzelim.. İnternete mi nereye giriyosanız, bişey yapın.. Yakında açılış yapacaklar, ve eminim ki o bizim Roman'a verdikleri tek dükkan önünde yapacaklar bunu ve diyecekler ki 'işte biz böyle böyle bir proje yaptık..' Biz de o zaman ortaya dalıp 'hani nerede proje, hani hepimiz dışarıdayız' diyeceğiz..''

foto @flickr by nurdane

Ben Sevim Teyze'yi solmuş erengül gibi sessizce dinlerken, badem gözlü küçük torunu yanıma gelip 'facebooktan yazabilir miyiz?' dedi. Erengüllerime renk kaçtı, bir an katmerlendiler. O an çok tatlıydı; orada olmalı, o oğlanın akıllılığını o bir cümlede tartabilseydiniz.. Gülümsedim yani, saçlarını karıştırdım.. 'Aferin sana, tabi ki yazabilirsin, madem facebook'u biliyorsun, gir yaz.. Gazetelerin internet sayfalarına da girip yaz. Bir duyan olur elbet.'

Eve gelince internetten biraz araştırma yaptım. Çok fazla haber yok açıkçası, biri kendi resmi sitesi , biri facebook olmak üzere toplam dört site buldum konudan bahseden.

Resmi sitede bu durakların Romanlar için yapıldığına dair hiç bir işaret yok. 'Çiçek Durağı, 2007 yılında başlatmış olduğu proje ile Türk tüketicisinin kaliteli çiçeği üreticinin bahçesinden tüketicinin masasının üzerindeki vazoya en uygun fiyat ile sunmak anlayışı ile çıkmış olduğu yolda...' diye başlayan bir cümle var sadece.

''Belediye Romanları dinlemedi, 'Çiçek Durağı'nı yerleştirdi'' diye başlık atmış bir bağımsız internet gazetesi haberinde, çingenelerin bu büfelere karşı çıktığından söz ediliyor.

'Çiçek Durağı büfeleri kimlere verildi?' başlıklı Anadolu Yakası sitesinde ise CHP'li meclis üyelerinin Kadir Topbaş'a verdikleri yazılı soru önergeleri var. Sorular çok güzel ama verilen cevaplar sitede olmadığı için bir aydınlanma yaşayamadım. Altına 3 tane yorum gelmiş, 1.si benim gibi düşünen, bir şey bilmeyen bir vatandaştan. 2.si Sevim Teyze'nin dediğini doğrulayan , daha gözlemci bir vatandaştan. 3.sü de 'türbanlı türbansız farketmez, amaç işsize iş sağlamak' gibi yine olayı türban düşmanlığına bağlayan gereksiz bir yazı, o yüzden onu yayınlamıyorum bile.

Şimdi, ne düşüneceğimi gerçekten bilmiyorum. Çingenemin söylemiş oldukları beni hiç şaşırtmadı, içimden gelen ilk tepki 'inanmak' oldu. Yani yıllardır neler okuyoruz; kendi değerlerini, ormanlarını, binalarını, arkeolojik alanlarını dümdüz edebilen bir sistem var her gün manşetlerde. Kanıksadık artık bunları. Bu kanıksanmışlık içinde tabi ki Sevim Teyze'nin dedikleri de aynı rafta etiket buldu benim için. Ama 'bir' kişinin dedikleri ve hislerimin işbirliğiyle kimseyi itham etmek doğru olmaz, biliyorum.

Çingenemi, çiçeklerimi, ve yaşadığım mahalleyi onlarla beraber çok seviyorum.. Tek bildiğim, eğer Sevim Teyze'nin anlattıkları doğruysa, onların yanında olmalı, destek vermeliyiz.

İnternetle alışverişe başlanacakmış, çiçekler özel soğuklukta tutuluyormuş vs vs. İnternetle çiçek siparişi beni zerre kadar ilgilendirmiyor; siz saatlerce devlet dairelerinde kuyrukta beklediğim, yaşlıları 2-3 kat merdiven çıkmak zorunda bıraktığınız devlet işleri için internete ağırlık verin, ben çıkar çiçeğimi alırım caddeden.

Ben çingenemi, ayağını soğuktan kesen bir dükkanda, sağlıklı ve mutlu görmek, ve hep ondan çiçek almak istiyorum. Benim gibi düşünüyorsanız, bu konuyu araştıralım, soralım, daha fazla şey bilen varsa facebook'da paylaşsın. Gönülçelen'e gönderdiğimiz kucak dolusu tirajın aynısını mahallemizde yıllardır beraber yaşadığımız çingenelerimiz, sağlıkları ve çocukları için gönderelim.

Hiç aktivist bir yapım yoktur aslında, ama düşündüm de herkes kendi yaşadığı ve önemsediği haksızlıkların, yolsuzlukların Wikileaks'i olsa, büyük manşetlerin de sıklığı azalırdı belki. Azalır mıydı?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder