2 Ekim 2010 Cumartesi

Natürmort

Kelimeleri birbirine teyellerken, ne kadar farklı şeyler olur incecikten kabaya doğru.

Kimi zaman şaşırırsın, çünki kelimeler sadece ağzından çıkar, beyninden değil. Bunu farkedip pişman olmaya vakit bile bulamadan kelimeler ulaştığı kişinin mirası olur, onunla yaşar ve onun mirasyedilerine kalır.

Beyninden, kalbinden doğru ve sapmadan çıktığında kelimelerin bir şey ifade ediyor olması yine mutlak değildir. Seni anlamadığını düşündüğün bir çift gözün önünde sürekli tetris oynarsın; ben öyle demek istemedim' diye diye, öyle denersin, böyle denersin ama yine de gözdeki o boşluklardan kurtulamazsın.

Çok nadir görülür, ama öyle de desen böyle de desen, aslen ne demek istediğini sen demeden anlayan birileri çıkar; herkes buna bir kere olsun tanık olur, ya da olduğuna inanır. Ne var ki bu fenomen uzun süre seni kendine bağlayamaz, sen insansın; her şeye alışır, alıştığından da sıkılırsın.

Kelimelerini anlamayan, yadırgayan, yargılayan insanlara da ayrı bir ihtimam gösterebilirsin; bu doğanda vardır, belli bir oranda kendi kendini yorma arzusu her insanın hamuruna bahşedilmiş bir mayadır. Kabartır, kabından taşırır seni o maya ve kendinden habersiz bu süreçten zevk alır, aldıkça da ona bağlanabilirsin.

Çok konuşursun bazen; niceliği çok olunca niteliğinden de eksilterek. Çok az konuştuğun da olur, susarak halletmen gerektiğine inandığın şeylerinle kendini daracık bir odaya hapsederek. Klostrofobik olur çıkar, ama sonuçta onu da seversin ayrıcalıklı hissettirdiğinden.

Kelimelerin kıran kırana çarpıştığı durumlarda zırhı en kalın, en güçlü olan kazanır; kelimeleri değil. Çünki amaç konuşma balonunu hınca hınç doldurmak ve bu balonu karşıdakinin kafasında patlatarak çarpışmadan yenik ve ezik ayrılmasını sağlamaktır. Burcu, yaşı, yaşamışlığı, artık zırhını dayanıksız yapan neler varsa onların bütünü yüzünden o bir kişi yenilir ve ezilir. Bazen yenen kişi de ezilir; insan karışık bir işlemcidir.

Kelimeleri az olanla çok olanların bir arada sükunetle yaşamaları çok alışılmış bir şey değildir. Bir tarafı tatmin etmeyen, eksik hissettiren şey öbür tarafa fazla gelir ve onu yorar. Empati köprüleri bu dengesizlik yüzünden sürekli sallanır. Herkes alıştığından bir fazlasını ve bir eksiğini koyabilirse ortaya, köprü ancak böyle keyiflidir, güzel seyirlidir.

Birinin kalbine giden yolda yanlış kelimeleri seçmen sıklıkla rastlanan talihsiz bir durumdur. Sen istediğin kadar kelimelerin efendisi olduğunu san, her yol sahibinin ihtiyaç duyduğu, aç olduğu, haz duyduğu kelimelerle geçilmelidir, ve sen onları bir türlü bulamayabilirsin. Bazı yollar da gondolla gezilen keyifli şehirlerin suları gibi seni hiç bir kelime, ses, süs aramadan kalbe alıverir. Şanslı olmak hayatın olasılıklarındandır, ki hayati değildir.

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerlerde, bir natürmorttaki gibi, ışık, fırça, gölge, kumaş, fon devreye girer... Hiçbir şeyin tek başına bir şey ifade etmemesi aslında dünyanın en ferahlatıcı fikridir.

2 yorum:

  1. "...Birinin kalbine giden yolda yanlış kelimeleri seçmen sıklıkla rastlanan talihsiz bir durumdur. Sen istediğin kadar kelimelerin efendisi olduğunu san, her yol sahibinin ihtiyaç duyduğu, aç olduğu, haz duyduğu kelimelerle geçilmelidir, ve sen onları bir türlü bulamayabilirsin. Bazı yollar da gondolla gezilen keyifli şehirlerin suları gibi seni hiç bir kelime, ses, süs aramadan kalbe alıverir. Şanslı olmak hayatın olasılıklarındandır, ki hayati değildir..."
    Kelimelere yüklediğimiz anlamlar...Bizim neyi anlatmaya çalıştığımız değil karşımızdakinin ne anladığı...Güzel paylaşımınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. yorumunuz icin, ben tesekkurler.

    YanıtlaSil