19 Temmuz 2009 Pazar

Geceyi izlerken

Akşam oldu yine. Küçük kanatlı kan içiciler bacaklarımı deliyor. Büyük kanatlı uçucular evlerine dönüyor. Bu bedende ciltlenecek ruh tezimi bitirmeye bir gün daha yaklaştım, bir şey yapmadan.

Ekranda 'Rokenkok'. Rokenkok'da kandil günü sanki kurban kesmiş, keserken de tüm kan yüzüne ve beyaz elbisesine fışkırmış bir adam, kestiği kurbanın tonundan böğürüyor. Performans sanatçısı herhalde o da, Aylin Aslım'ın Hande Yener için söylediği gibi. Fazla performans akla zarar, ben o yüzden balkondayım; geceyi izlemek üzere, ön koltuktan.

Sırtımı 'Bir Şey Yapmamak', 'The Art of Doing Nothing' türevinden, böyle kafadan bacaklı felsefe mi olur dedirten felsefik kitaplara dayamışken, haliyle canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Düşünen bir hayvan kılığında geceyi izliyorum sadece.

Ne gerek var bir şey yapmaya, ne gerek var çalışmaya. Yeryüzünü, balon köpüğü satarak para basmış insanlar istila etmiş, ellerinde de atom bombası gibi bir silah: medya. Sığınaklarda korunmaya çalışanlar bile hemen olmasa da yavaş yavaş ve acı çekerek ölüyor çünkü medyanın yaydığı kanserojen maddeye her şekilde maruz kalıyorlar. Enerji bedeni evrensel enerjiye bağlayan 7 çakra tıkanıyor önce; inanç, heves, umut, çaba, sabır, özgüven, sağduyu çakraları. Sonra da fiziksel beden mort oluyor.

Çakralarımın kapanmaması için lotoyu aklıma geldikçe değil, her kahvaltıdan sonra düzenli olarak oynamaya karar verdim. En babasından 'para' çıkarsa müthiş olur. Kaldı ki amortideki 'şans' a bile razıyım.

Şu karşı apartmandaki, salonu büyütmek için balkonu içeri alanlar ne şanslı. Hiç böyle açık havada oturup geceyi seyrederken bacaklarını vampirler, akıllarını düşünceler ısırmıyor. Onlar tv seyrediyorlar, güvende.

1 yorum: