16 Temmuz 2009 Perşembe

Yaramaz Böcek'ten...


Babam anında süper masallar anlatabilen bir insandı. Mandrake, Kızıl Maske, Lokman Hekim, Red-Kit, Kobra (bu kimdi?) gibi kahramanları bazen tek başlarına bazen hep beraber kullanarak, beni de olay örgüsüne katarak acayip aksiyonlar yazardı. Anlattığı özellikle uzayla ilgili fantastik hikayeleri dinlerken uyuyakalmamak için çok mücadele ederdim ve babam da bakar benim uyuyacağım yok, hemen bir son uydurarak, 'hadi bakalım yaramaz böcek, masal bitti' derdi. Çok fena bozulur, 'bitmesiiiiiin!!' diye yalvarırdım.

Basit bir gripte, boğaz ağrısında bile gece yüz kere odama gelir, yatağımın kenarına oturur, ateşim var mı diye bakıp başımı okşardı. Her seferinde uykudan uyandığım için ona çok kızardım. 'Öff!'lerdim 'Yaa!'lardım (ne boşboğazlık, ne çocukluk) ...

Futbol oynardık arka bahçede. Babamın bana öğrettiği fiyakalı ayak numaralarını mahalle ve okul maçlarında memnuniyetle kullanırdım. Ama oynamaktan çok babama yaslanıp, annem haşlamadan evvel çaldığımız kızarmış mantıları yiyerek maç seyretmeyi severdim... Tanju'nun gol kralı, Şeytan'ın bomba zamanlarıydı. Biz babamla Fener'liydik.

O ne zaman beste yapmaya koyulsa ben de yanında biterdim. Salon masasında yanına oturur, kendi beste yapma malzemelerimi (porteli kağıt, yumuşak uçlu kurşun kalem, silgi) hazırlar, ciddiyetle onu taklit ederdim. Babam bir piyanoya, bir masaya gidip gelip nota kağıdına nefis notalar yazardı. Yumurtaları hep aynı büyüklükte yapabilmesine şaşırır, kendi kağıdımı dörtlüklerle bezerdim, yazı çalışması gibi! O dönemde bir beste bile yaptığım rivayet edilir, ama delil yok.

Sık sık Botanik Parkı'na giderdik. El ele yürür, en aşağıdaki yeşil göle iner, kırmızı balıklara simit yedirirdik. Ben hafif meyilli çim yamaçlarda yan yatıp yuvarlanırken babam da banktan bana laf atardı. Tırmanarak çıktığım taş basamaklar vardı, orada da oturup atıştırırdık (simit, koshelva ya da susamlı helva). O kadar canlı ve net ki hafızamda her şey; dün yaptıklarım bulanık kalıyor.

Koridordaki ayakkabılığın üstüne çıkıp ona her kış sabahı içi kürklü paltosunu, her ilkbahar sabahı da pardösüsünü giydirirdim. Bu görevin bana ait olmasını ve onu öpüp sarılarak işe uğurlamayı çok severdim.

Leblebiler, fındıklar ve üzümlerle bana matematik anlatmasına hayrandım. 'Üçten iki çıktııııııı, bir' derken iki fındığı yutması çok komiğime giderdi.

Babamın daktilosunda yazı yazmaya bayılırdım. Rastgele basılan harfler, büyüdükçe hikayelere dönüşmeye başladı. Babama hikayelerimi okumak büyük zevkti. Çok güzel dinler çok komik yorumlar yapar ve 'Afffferin yaramaz böcek!' i yapıştırırdı.

Babam bazen bir şeyi çok komik bulduğunda o zamanların hit çizgi filmi 'Değerli' deki köpek gibi (hıh hıh hıh) gülerdi, ben de onun gülmesine çok gülerdim.

Bazen küstüğümüz de olurdu. Ciddi, kızgın, konuşmuyor ve de asla konuşmayacak edalarındayken beni 5 saniye içinde güldürebilmesine sinir olurdum. Bütün ciddiyetim, iddiam patlardı.

Bugün 77 yaşına girecekti babam. Saçları kıvırcık, elleri benliydi.

Çok özlediğimi yazmak istedim.

3 yorum:

  1. O kadar canlı ve net ki hafızamda her şey; dün yaptıklarım bulanık kalıyor...

    Boyle olmasi cok muazzam ve kendi hafizami yokladigimda -neden bilmiyorum- bu kadar ayrintili bir yazi cikaracak materyel bulamiyorum. Gun yuzune cikardigin cok ince hatiralarin hala kaybolmamis olmasi beni hafiza kartimla ilgili suphelere surukledi. Kendi adima uzuldum ama hatiralardan hep kacmayi ogrenen de ben degil miydim... oh olsun bana :')

    Hem senin yaptigin gibi iyi kaleme alinmadikca ne anlami var ki hatirlamanin...

    Hepimiz bir pencerenin onundeyiz. Hayata bakiyoruz kapkaranlik bir odadan. Kimimiz kisa sureli, kimimiz uzun bakiyor ve biseyler goruyor. Bazimiz gorduklerini degistirebilme yetisine de sahip oluyor... baban gibi... geride biraktiklariyla 168. yilda da biyerlerde adi gececek ve birilerinin penceresinden ismi suzulecek.

    Onun gibi bir baba olmayi diliyorum bu gece ve guzel izler birakabilmeyi... Ancak o zaman pencerenin onunde ne kadar zaman gecirdigimin bir onemi kalmayacak gibi geliyor...

    YanıtlaSil
  2. Yahu sen hep bizi ağlatacakmısın ya...!

    YanıtlaSil
  3. Bunu kim yazdıysa teesüf ederim!! Bilhassa gülümsetmek için yazmıştım; zaten babacımla ilgili her anı çok matrak.. Lütfen ağlayarak anmayalım:)
    Abla sen misin? Kim bu sulugöz, ismini yazsın!! Petek!!Buldum, Petekk!! Bebek geliyo ya iyice duygusal oldun sen di mi!

    YanıtlaSil