Akordeon ağladığında gözyaşlarını bir Gürcü siler. İnsan küfesine sığmayan dertler onun körüğünde ezilir. Evi neresidir bilmediği halde evini özleyen kadınlar pencereden bakarlar. Eğer kapının önünden geçen, torunuyla ağaç kesmeye giderken, yolda diğer ağaçlar ürkmesin diye baltasını mendiliyle saran bir dedeyse, adımlarını duyan ağaçlar dedeyi yormamak için dallarını aşağı eğerler. Eğerler ki, dedenin torunuyla oynayacak daha çok gücü, ona masallar anlatacak daha çok nefesi kalsın...
Evi neresidir bilmeden evini özleyen kadınlar, bir gün bu dedeler gibi adamların yolunu bekleyen neneler gibi olabilmeyi düşler. Onlar hayallerini dilek ağaçlarına asar, renkli çaputlarını yanlarında taşırlar. Unutanlar, eteklerinden dilek yırtıp ağaçlara uzattığında aynı ağaçlardır dallarını aşağı eğenler. Onlar bilirler ki, evde büyümüş danaya tosun demezler ve tosunlar her dereden su içmezler... Şimdi ben sana, camdan bakan her kadının bir tosunu vardır dersem, rengarenk dilek çaputları uçuşur durur odada. Kulağından iplik çıkaran inek Zosenay göz kırpar, kirpiğinin tekini yastığıma düşürür.
Ben çok iyi bilirim ki, bütün ağaçlar sevişirken saçları ve kirpikleri uzayan kadınları ve devleşen adamları görünce gözlerini yapraklarıyla örterler. Sincaplar ve tavşanlar yuvalarına girer, iniltilerin uzun sürmesi için dua ederler. Uzayan kirpiklere konan kelebeklerin kanatları büyür, devleşen adamın teri toprağı besler.
Tüm bunlar olurken, akordeon ağladığında, gözyaşlarını bir gürcü siler. Çünkü evi neresidir bilmeden evini özleyen Gürcü kadınlar, ancak akordeonla güler...
'Ali topu tut' yazabildiğim günden beri yazdım, yazmayı sevdim. 2009-16 arasındaki yazılarım kafama her esen hakkında olabilir; bundan sonrakiler ise kafama her esen artı permakültür, çocuk, doğa ve müzik hakkında olacaktır. Twit'ten uzun bir şey okumayı sevenlere sevgilerle..
ya ben bunu çok beğendim :) ... müthiş olmuş... ellerine sağlık
YanıtlaSilEmin
Özledimmm...
YanıtlaSilİdil
Akordeon ağladığında gözyaşlarını bir Gürcü siler. İnsan küfesine sığmayan dertler onun körüğünde ezilir. Evi neresidir bilmediği halde evini özleyen kadınlar pencereden bakarlar. Eğer kapının önünden geçen, torunuyla ağaç kesmeye giderken, yolda diğer ağaçlar ürkmesin diye baltasını mendiliyle saran bir dedeyse, adımlarını duyan ağaçlar dedeyi yormamak için dallarını aşağı eğerler. Eğerler ki, dedenin torunuyla oynayacak daha çok gücü, ona masallar anlatacak daha çok nefesi kalsın...
YanıtlaSilEvi neresidir bilmeden evini özleyen kadınlar, bir gün bu dedeler gibi adamların yolunu bekleyen neneler gibi olabilmeyi düşler. Onlar hayallerini dilek ağaçlarına asar, renkli çaputlarını yanlarında taşırlar. Unutanlar, eteklerinden dilek yırtıp ağaçlara uzattığında aynı ağaçlardır dallarını aşağı eğenler. Onlar bilirler ki, evde büyümüş danaya tosun demezler ve tosunlar her dereden su içmezler... Şimdi ben sana, camdan bakan her kadının bir tosunu vardır dersem, rengarenk dilek çaputları uçuşur durur odada. Kulağından iplik çıkaran inek Zosenay göz kırpar, kirpiğinin tekini yastığıma düşürür.
Ben çok iyi bilirim ki, bütün ağaçlar sevişirken saçları ve kirpikleri uzayan kadınları ve devleşen adamları görünce gözlerini yapraklarıyla örterler. Sincaplar ve tavşanlar yuvalarına girer, iniltilerin uzun sürmesi için dua ederler. Uzayan kirpiklere konan kelebeklerin kanatları büyür, devleşen adamın teri toprağı besler.
Tüm bunlar olurken, akordeon ağladığında, gözyaşlarını bir gürcü siler.
Çünkü evi neresidir bilmeden evini özleyen Gürcü kadınlar, ancak akordeonla güler...